Gece tüm soğukluğunu üzerine giymiş , müttefiği olan rüzgarla üstüme üstüme geliyordu. Yaşlı bedenim artık soğuktan bile etkilenir hale geldiğinden üstüme kapkara bir cübbe atı verdim. Bu en azından Dolunay'ın Güneş'ten alıp ta bize yansıttığı ışınları üzerime daha çok çekmeme neden oluyordu. Ağır ve sert adımlarla metrodan indim. * İtalya ... diye fısıldamadan edemedim. Şimdi ki vampir lideri Volturi'nin babasıyla İtalya'nın her karışında döğüşmüştüm. Zihnimi anılardan arındırdıktan sonra her metropolden farklı olan gri taşlarla süslenmiş metropol göze hitap ediyordu. Ağır adımlarım , sert taşları titretirken vampirlerin zevkine hayran kalmamak elde değildi. Gerçekten iyi bir düzenek kurmuşlardı. Acaba o küçük beyinlerinin içinde az da olsa akıl olduğunu anlamışlar mıydı ? * Herneyse diyerek zihnimi bu sefer tamamen arındırıp metropol merdivenlerinden çıktım. Sol iç cebimden sigara çıkarırken cüppemin eteklerinin savrulması hoşuma gitmişti. Her nedense bu bende bu yaşta olmama rağmen bir karizma duygusu yaratıyordu. Yüzüme yerleştirmek istemediğim gülücük zorla yerini alırken sigaramın ucunu alevlendirdim. 2- 3 seferlik sık seansların ardından ciğerlerim bayram etmişti. * Duman altı olmak deyimi tam da onlar içindi.
Sigaramın dumanını ciğerimin en derinlerine çekmeye devam ettiğim sırada Don Juan'ın boş görüntüsüyle karşılaştım. Sokakta hiç kimse yoktu ve burnuma gelen vampir kokusu hayra alamet değildi. Meydanın bir kalkıp bir inen duvar silüetlerine dikkatlice bakarken gözüme bir şey çarptı. Bir insanı boynundan tutmuş başka bir insan. Artık onu kurtarma gibi bir şansım kalmamıştı ama onu yapanı öldürmek harika olurdu. O binanın bir kilise olduğumu gördüğümde sinirim iyice tepeme çıktı. Az daha kurtadam formuma dönüyordum , kendimi sakinleştirdikten sonra cansız bedenin kiliseden aşağıya düşüşünü izledim. Kafamı sağa sola doğru çevirirken yaşlı bedenimin bir gencinkinden daha ateşli olduğunu hissettim ve bir hamlede kilisenin çatısına cisimlendim. Adam beni gördüğünde hem şaşırmıştı hem de korkmuştu. Parmağıyla beni işaret ederken sesinde korkmamaya çalışan bir ton vardı. * Sen de kimsin ? Buz mavisi gözlerim geceyi aydınlatırken ağzımdan ölümcül tonda bir hece fırlayıverdi. * Ecel ! Kılıcım bir anda kilise camında parlayıverdi. Hızlı bir hamleyle vampirin arkasına cisimlendim. Genç ve yakışıklı vampir daha ne olduğunu anlamamıştı. Etrafına korka korka bakarken kılıcım 90 derecelik bir dönüş yaptı ve vampirin kafası yere düştü. Kılıcımı tekrar yerine koyarken vampirin yüzüne son bir kez baktım. İnce kaşlı , boynuna kadar gelen siyah saçlı ve kara gözlü bir gençti. Fakat avlanmak için yanlış zamanı seçmişti.
* Ava giden avlanır dediğimde çoktan aşağıya cisimlenmiştim. Ağır ve sert adımlarım boş sokakta yankılanırken bir iki kere öksürüverdim. Öksürme anımda vampiri öldürmeye gitmeden önce yarısında attığım sigarayı gördüm. Yavaş bir hamleyle onu yerden aldıktan sonra ucunu temizleyip tekrar ağzımla birleştirdim. Ciğerlerim isyan bayrağını çekip boğazımı düğümlerlerken etrafımda silüetler belirmeye başladığını gördüm. Görünüşe göre fazla koku yaymıştım. Eh , ölüme bu kadar yaklaşmışken kaçmak bize yakışmazdı. O yüzden hepsiyle dalga geçerçesine elimi kaldırıp selam verdim. Ancak hiç biri selam vermedi , neredeyse 10 - 17 kişi sıra halinde toplanmış beni kesiyorlardı. Hepsinin gözünde tek bir şey vardı , oda şeytanımsı bir kırmızılık ...