Hava dondurucu bir şekilde soğuktu. Ayaklarını titretmekle yetiniyordu Lorinna. Soğuğa karşı dayanıklı olduğunu biliyordu ama bu kadar dayanıklı olduğunu tahmin etmiyordu. Garip hissediyordu, memnun olmadığı bir huzursuzluk kaplamıştı içini. Abisini hissediyordu yüreğinde. Onu gerçekten çok özlemişti. Tek varlığını da kaybetmişti. Duyduğu nefret, çok büyümüştü. Lorinna'nın diğer yüzü ortaya çıkmaya başladı. Korkunç, katil... Kendini garip hissediyordu. Nefret bütün benliğini kaplamışken, mezarlığa attı kendini. Abisinin mezarına yaklaştı usulca. Kenara saçılmış toprağı hafifçe temizledi. Mezara baktıkça garip oluyordu. Başı dönmeye başladı. Mezarın ön kısmına sırtını yasladı. Gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Bu kadar güçsüz olmadığını söyleyip durdu kendine. Ama tek zaafı vardı. Abisi, onsuz yaşayamazdı. Elini, alnına sertçe bastırırken yüksek sesle bağırdı. Sanki biri onu duyacakmış gibi.
"İntikamını alcağım Tom, ne pahasına olursa olsun alacağım! Benimle gurur duyacaksın."
Tıkırtılar duymaya başladı. İçi ürperdi birden. Gelen her neyse tehlikeli olabilirdi. Belki bir kurtadamdı. Belki de bir vampir. Diğer ihtimali aklına getirmek bile istemiyordu. Gözlerindeki yaşları sildi hemen. Güçsüz gözükemezdi asla. Üzüntüsünü kendi içinde yaşamayı tercih ederdi, dışarıya vurmak bir aptallık olurdu ona göre. Gece yarısı kimin gelebileceğini merak etmişti doğrusu. Kafasını kaldırdı. Karşısında dolunay vardı. Gözünü alabilecek kadar parlaktı. Elini çenesine koydu. O güzel manzarayı izlemeye koyuldu. İçine dolan haz ve huzur onu biraz olsun rahatlatmıştı. Duyduğu sesleri unutuyordu sanki. Kim gelirse gelsin, umrumda değil diye geçirdi içinden.