Gece Yürüyenler
Gece Yürümeye hazır mısın ? O zaman ad-Soyad şeklinde kayıt olman yeterli ...
Gece Yürüyenler
Gece Yürümeye hazır mısın ? O zaman ad-Soyad şeklinde kayıt olman yeterli ...
Gece Yürüyenler
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


~ Gecenin kör karanlığında ıssız sokaklar kan gölüne dönüyor ~
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Dharja Hectorne

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Dharja Hectorne
Avcı
Dharja Hectorne


Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 13/05/09

Seviyeler
Rol Oyunu Seviyesi: ++++

Dharja Hectorne Empty
MesajKonu: Dharja Hectorne   Dharja Hectorne EmptyÇarş. Mayıs 13, 2009 7:37 pm

Kızıl kıvırcık saçları, bembeyaz teni ve doğal bir pembelik bulunan dudaklarıyla ne kadar da asil bir görünüm sergiliyordu. Olgunluğu yüz hatlarından bile belliydi genç bayanın. Ona 'genç bayan' denirdi çünkü gerek davranışlarıyla gerek görünümüyle bir genç bayan gibi görünürdü. Kimse bilmezdi içinde yatanları. Kim umursardı ki zaten? Kimse. Etrafına bakarken işte bunları düşünüyordu genç Maeja. İnsanların düşündüklerini önemserdi, fazlasıyla ve ona bakan insanların bunları düşündüğünü biliyordu. "Neyse ki Jane yanımda" diye düşündü genç bayan. Jane, onun en sevdiği arkadaşıydı. Ama yoktu. Bunları kimseye anlatmazdı. Şizofren olduğu düşünülebilirdi. Ama değildi. Jane'in olmadığının farkındaydı. Farkında olmasaydı hasta diye adlandırılabilirdi. Elinde sürüklemekte olduğu çantasına doğru eğildi ve huzursuz olduğu her halinden belli olan bir ifadeyle çantayı yokladı. "Tanrıya şükür." Çizim defterinin yanında olduğunu teyit ettikten sonra boş sınıfa attı kendini, başka insanların ona bakışlarını önemsememeye çalışarak. Belki de sadece huzursuz olduğu için insanların ona baktığını düşünüyordu. Ya da cidden dikkat çekiyordu.
--
Oturduğu sırada huzursuzca kıpırdandı. Boş bir sınıfın en ön sırasında oturuyordu. Cam kenarındaydı ve elinin hemen altında çizim defteri bulunuyordu, hiçbir zaman yanından ayırmadığı çizim defteri. Hayalini kurduğu her şeyi bu çizim defterinde gerçeğe çevirirdi. Boş bir sınıf bulmak zor olmamıştı ve derse geç kalmamak adına boş sınıfı, sihir tarihi dersliğinin katında, yani altıncı katta bulmaya özen göstermişti.

Ne kadar zamandır boş sınıfta kendinden bıkmış bir biçimde oturuyordu? İnce bileğini hafifçe kaldırdı ve cüppesinin kolunu birazcık sıyırarak bileğini saran aile yadigarı saate göz attı. Her daim duygusuz bir sırıtışla süslenen kalın dudaklarını aşağıya doğru sarkıttı. Aynada görmeyi sevdiği bir ifadeydi bu. Bunu düşünürken dudakları hafif bir gülümseme kıvamına gelmişti. Kendisi ile dalga geçmekten çok hoşlanırdı. Önceden bunu yapmayı pek sevmezdi ama Dharja, sevgili Dharja, öğretmişti ona bu mutlu olma yöntemini. ”Mutsuz hissettiğin an,” derdi, ”hemen o anki halini düşünmeye başla. Başka insanların seninle dalga geçmesindense, sen kendinle dalga geç.” İlk başta bu düşünce ona fazla ‘delice’ gelmişti. "Sen hayali arkadaşları olan birisin, Maeja. Bu mu delilik yoksa kendinle dalga geçmek mi?"
Bu düşüncelerle boğuşurken yerinden fırladı. Geç kalmadığına emindi. Sinir bozucu derecede dakikti Maeja. Herhangi bir yere, herhangi bir saat verdiyse, o saati bir dakika geçmeden belirlenen yerde olurdu. Geç kaldıysa, karşı taraf, Maeja’nın gönülsüz olduğunu ve bilerek geç kaldığını anlamalıydı. Genelde bilerek geç kalmaları aile arasında gösterirdi ama mükemmel ailesi, Maeja’nın fazlasıyla dakik olduğunu bilmediğinden sorun yaratmazdı. ”Ben neyim, rahatsızlık veren bir böcek mi?” diye düşünmekten kendini alamazdı. Ama şimdi mükemmel ailesinin mükemmel davranışlarını sorgulayacak değildi. Doğrulduğu sıraya bağlı olan masanın üzerindeki defterin sayfasını kapayarak -bugün hiçbir şey çizememişti.- kahverengi çantasına yerleştirdi. Kalemlerini de çantanın iç gözüne koyduktan sonra, son kez cüppesini düzeltti. Fazla mı büyüktü? Hayır. Tam ona göreydi. Peki, neden içinde kayboluyormuş gibi hissediyordu? İçinden mırıldandı, ”Haydi, Jane.” Kızıl saçlarını –Maeja’ya göre- fazla iddialı bir biçimde sallayarak ve ardından uzun bir süre daha boş kalacağını düşündüğü sınıfa hoş kokusunu istem dışı olarak bırakarak sınıftan dışarı çıktı.

Aynı katta bulunan sınıfa ulaşmak pek zor olmamıştı. Daha önce bu kata çıkmamış olması da bir şey değiştirmemişti. Sınıfı bulabilecek kadar zekiydi. En az kendisini ifade etmekte başarısız olduğu kadar zeki. Kapının önündeki kalabalığı yararak girdi içeri. İçerisi tam olarak dolmuş sayılmazdı ama boş da sayılmazdı. Orta sıralarda bir yere yerleşerek çantasını yanına koydu ve ardından profesöre baktı. Sınıfa girerken profesörün varlığını fark etmemişti. Heyecanlı olduğu belli oluyordu tavırlarından. Oldukça genç görünüyordu ve elbette bakımlı. Sınıf arkadaşlarına göz attı Maeja, hepsinin meraklı bir şekilde profesöre bakması ve sanki kadının her söylediğini not edecek gibi görünmesi gerçekten ilginçti. Cüppelerden anlaşıldığı kadarıyla, sınıfın çoğunluğunu Ravenclaw’lar oluşturuyordu. Zaten bulundukları binaya girme nedenleri zeki olmalarıydı ve elbette dersi kaçırmayı göze alabilecek bir Ravenclaw’lu olduğunu düşünemiyordu Maeja.
Kimseyi tanımadığını ilk defa burada, sınıfta fark etti. Diğer öğrenciler birbirleriyle konuşurken, Maeja sadece öylece oturmuş etrafı incelemekle yetiniyordu. Peki, üzgün müydü bu durumdan dolayı? Pek sayılmaz. Zaten buradaki insanların çoğu onunla aynı kafada değildi. ‘Çoğu’ demeyi uygun görmüştü çünkü süslü görünüşlerin içinden nasıl bir beyin çıkacağını tahmin edebilecek kadar usta değildi. Zaten böyle bir şeyi kimse tahmin edemezdi.

Profesöre son kez baktığında, onun sınıfa daha bir dikkatle baktığını görebilmişti. En sonunda sınıfın yeterli kalabalığa ulaştığını düşündüğünde başlamıştı konuşmaya, “Evet, artık konuşmaya başlayabilirim değil mi?”
Kadının sesini duyduğu an, kopup gitmişti sınıftan. Sadece ilk cümlesini duyabilmiş, gerisini önemsememişti. Sihrin tarihini biliyordu, her şeyini. Dinlemesi de gerekmezdi ama kabalık olmaması adına dinlemiş gibi yapabilirdi. Kadının sesleri ona ninni gibi gelmeye başladığında, yine kendini Jane’in yanında bulmuştu. Jane’i geri getirmek, görmeyi sağlamak için çizim defterini ona ve asilliğine yakışmayacak bir tavırla –hızlı ve endişeli- çıkardı masanın üzerine. Kimse onu görmüyordu, o kimseyi görmüyordu. Aynı telaşla açtı defteri ve önceden çizmiş olduğu sayfaya ulaşınca –ki aradığı sayfa buydu- derin bir nefes aldı. 'Godric Gryffindor, Helga Hufflepuff, Rowena Ravenclaw, Salazar Slytherin, Hogwarts' kelimeleri kulağında yankılanıyordu. Susturmaya çalışmadı. Maeja için dışarıdan gelen sesleri susturmak kolaydı. Ama kendisinden korktuğunu inkar edecek durumda değildi. Açtığı sayfaya yoğunlaştığında, sanki oradaydı Jane. Uzun siyah saçları, yüz hatlarına epey yakışan bir perçem ve duru güzelliğine yakışmayacak derecede yırtık ve elbette eski görünen kıyafetleriyle. Onun orada olduğunu hissettiğinde, kendisinden yayılan bahar esintisi tadındaki parfümün varlığı gitmiş, Jane’den yayılan tarif edilmesi imkansız olan ama hissedilebilen bir koku gelmişti. Duru güzelliğin kokusuydu, saflığın ve belki de hiçliğin… Hissettiği bu koku anında kayboldu. Derse odaklan, demişti sanki içinden bir ses. Ama çok geçti. Genç bayan derse odaklanmaya karar verdiğinde, zaten ders bitmek üzereydi. Ellerini birbirine kenetledikten sonra çizim defterinin üzerine yerleştirdi ve ardından, sanki dersin başından beri oradaymış izlenimi vermeye çalışarak -ki başarılı olduğunu düşünüyordu- profesörün söylediklerine dikkatini vermeye çalıştı.

Bildiği şeyleri bir kez daha dinlemek Maeja'yı sıkan bir şey olmamıştı hiçbir zaman -bu söylenenler Maeja'yı azarlanmak adına söylenmiş şeyler değilse- ama profesörün anlatımını fazlasıyla sıradan bulmamak için hiçbir nedeni yoktu. Mükemmel ailesiyle mükemmel şatolarında otururlarken ve mükemmel olmayan evlat Maeja, mükemmel olan ailesinden uzaklaşmak için onlara göre, mükemmel olmayan odasına çıktığında ders kitaplarına bakmıştı. Ve profesörü dinlerken sihir tarihi kitabının giriş kısmını okuyormuş gibi hissetmişti. Bu hissini doğrulamak için yeterli zamanı olmadığını herkesin ayağa kalkıp profesörün masasında bulunan formlardan almaya başlamasıyla anladı. Kendisi de sanki her şeyin farkındaymış gibi ayağa kalktı, saçlarını kulağının arkasına geçirdikten sonra, masaya doğru ilerlemeye başladı. Her adımda başka insanların ne yaptığına bakmaya çalışıyor ve tedirginliğini gizlemeye çalışırken çok daha fazla tedirgin oluyordu. En sonunda masaya ulaşıp bir parşömen aldığında, içini rahatlatmış bir şekilde, kendine çok daha fazla güvenerek tekrar yerine geçti. Parşömeni masanın üzerine çıkarmış olduğu çizim defterinin üzerine koyarak tüy kalemini çıkardı. Bir tanıtım yazısı yazmaları isteniyordu. Kendisini bildi bileli nefret etmişti bu tür yazılardan. Kendisi daha ne olduğunu kavrayamamışken nasıl yazıya dökebilirdi? Neyse ki, ayrıntılı bir şeyler yazması gerekmiyordu. Maeja bunları düşünürken bir kaç öğrenci yazmayı bitirip parşömenleri masaya bırakıp çıkmaya başlamıştı bile. Tüy kalemini mürekkepe daldırdıktan sonra fazlasıyla düzgün olan yazısıyla yazmaya başladı;

"Maeja Hallbjörn, İzlandalıyım. Daha önce ders kitaplarını incelediğimden ve safkan bir aileden geldiğimden sihir tarihine dair yeterince şey bildiğime inanıyorum. Resim çizmek en büyük zevklerimdendir."

Yazıyı son kez kontrol ettikten sonra, yerinden doğrularak eşyalarını çantasına koydu ve çantasını omzuna atarak kısacık bir yazı yazmış olduğu kağıdı eline aldı. Diğer öğrencilerin parşömenlerini koymuş olduğu yere kendi parşömenini koyduktan sonra hiçbir duygu kırıntısı barındırmayan bir yüzle sınıftan dışarı çıktı. Sınıftan dışarı çıkmasıyla, önündeki çocuğa çarpması bir olmuştu. Derste dikkatini çekmeyen kişilerden biriydi bu. En az Maeja kadar yerleşmiş yüz hatlarına sahipti, perçemi alnının bir kısmını kapatsa da mavi gözlerini kapatmıyordu. Şaşkınlığını gizlemeyen bir suratla bakıyordu Maeja'ya. Çocuğu son kez süzdükten sonra, daha fazla süzmesinin kabalık olacağını düşünerek kalın dudaklarını araladı, "Pardon." Soğuk bir ses veya özür dileyen bir ses değildi bu. Fazlasıyla ruhsuz bir ton gibi görünse de, ufacık bir sıcaklık barındırıyordu içinde. Ve bunu sadece Maeja'nın kendisi anlayabilirdi. Arkasını döndüğünde kalın dudak kıvrımlarındaki minicik gülümseme az da olsa büyümüştü ve sol yanağındaki gamzesinin görünür olmasını sağlamıştı. Neden? "Bilmiyorum."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucian Aberforth McLagger
•Kurtadam Lideri & Mark'n Silah Dükkanı Sahibi•
Lucian Aberforth McLagger


Mesaj Sayısı : 116
Kayıt tarihi : 09/05/09

Seviyeler
Rol Oyunu Seviyesi: +++++

Dharja Hectorne Empty
MesajKonu: Geri: Dharja Hectorne   Dharja Hectorne EmptyÇarş. Mayıs 13, 2009 7:40 pm

[++++]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dharja Hectorne
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gece Yürüyenler :: • Duyurular • :: Rol Oyunu :: Seviye Belirleme-
Buraya geçin: